Dünyanın sadece kendi etrafımızda döndüğünü sandığımız sıradan bir gündü veya ben öyle sanmıştım. Metrodan çıktım ve otobüse binmek üzere durağa doğru ilerliyordum ki görme engelli genç bir kadının yolunu bulmaya çalıştığını fark ettim. Kendisini yaklaştım ve yardımcı olabileceğimi söyledim. Aslında her gün aynı yolu kullanarak evini tek başına kolaylıkla bulduğunu, ancak bugün başı döndüğü için yolu şaşırdığını ve kaybolduğunu söyledi.
Tam olarak ev adresini sordum ama yabancı olduğum için vermek istemedi. Evine yakın civarda okul ya da market gibi bilinen neler olduğunu sordum. Ona da net bir cevap vermek istemedi. İşte o an güven duygusunu ilk defa hücrelerime kadar hissettiğimi fark ettim.
Birkaç farklı yol denemesinden sonra durdu ve şöyle dedi:
” – Sizin vaktinizi daha fazla almayayım. Beni metro durağına geri götürebilirseniz ben sanki metrodan yeni çıkmışım gibi yolun en başından başlarsam devamı gelir.”
Sanki metrodan yeni inmiş gibi her gün kullandığı çıkışa yöneldik. Adeta her şeyi görüyormuş gibi “Burada park var, burada kaldırım, şimdi burada bir okul olması lazım…” diyerek çevreyi olduğu gibi tarif etti. Etrafı tanıyor olmanın rahatlığıyla bu aşamadan sonra evini bulabileceğini söyleyerek teşekkür etti ve ayrıldık.
Bu deneyimden sonra bir an durakaldım. Sanki kocaman bir mesaj kutusu beliriverdi gözümün önünde. Okumak için bu mesajların hangi birine öncelik verilmesi gerektiğini düşünürken buldum kendimi.
Güvenebilmenin Zenginliği…
Güven duygusunu hiç bu kadar ağırlığınca hissetmemiştim. Meğer ne kadar önemliymiş yanımızda güvendiğimiz insanların olması. Varlıklarına teşekkür etmek bile aklımıza zor gelir halbuki. Sonra bir sorular tufanı.
- “Gözüm kapalı bile güvenirim” dediğim kimdir bu hayatta?
Potansiyellerimizin Farkına Varmak…
Önümüze maddi veya manevi birçok engel çıkabilir. Ancak, kendimizi +1 geliştirebileceğimiz alan sayısı da bir hayli fazla aslında.
- Daha da parlatabileceğimiz hangi becerilerimiz var bizi engellerden kurtaracak?
- Önceden neler yapardık da şimdi “vakit bulamadığımız” için yapamıyoruz?
Bir düşünelim… Belki üstü tozlanmış ve fark edemediğimiz yetenekler var kıyada köşede saklı kalmış.
Hayata Her Daim Tutunabilme…
Belki görme yeteneği hiç yok ama evden çıkıp önce metro sonra otobüs yolculuğu yapabilecek kadar kendine güven duyuyor. Bu güven duygusu da 100 üzerinden yüz. Bir yerlere hapsetmemiş kendini. “Rağmenlere rağmen” hayatına istediği şekilde devam edebilme motivasyonunu hep taze tutmuş.
- Peki görme yeteneği olan biri olarak neleri daha derinden/yakından görmeye/fark etmeye ihtiyacım var?
- Neleri görebilmek beni diğer karanlıklardan kurtarır?
Çözüm Odaklı Olabilme…
Görme engellisiniz ve kayboldunuz. Ne yaparsınız?
Belki görme engelliler için tasarlanmış cep telefonunuza sarılıp hemen birilerini ararsınız yardım istemek için. Belki onu bile yapmak istemeyip, söylenme ve şikayetlenmeyle durumu iyice zorlaştırırsınız. Peki o genç kadın ne yapmıştı?
Birkaç denemede bulundu. Baktı doğru yol değil, çözüme odaklanıp en başa döndü. Kendisi için en uygun adımı attı.
Bazen görme yeteneği olan bizler de yolda kaybolduğumuzu sanıyoruz. Hatta sorumluluğu da başkalarına veya sisteme atıyoruz. Nihayetinde içimizde yeni bir kavgaya tutuşuyoruz. Şikayet ettikçe daha çok kayboluyoruz. Çözüme odaklanabilmek ise tek çare.
O kadar çok yaşıyoruz ki bunları. Genç kadının “görebildiği” ancak bizim her gün görmekten sıradanlaştırdığımız veya körelttiğimiz ne kadar çok duygu, değer, farkındalık var.
Hani uyanınca paldır küldür yataktan kalkıyor ve ne yapacağımızı düşünmeden bir robot gibi başlıyoruz ya yeni güne. Yarın farklı olsun bugünden.
Hadi niyet edelim. Bundan sonra uyanır uyanmaz, gözlerimizi ilk açtığımızda “Bugün neyi görmeye niyet ediyorum?” sorusunu soralım tazecik beynimize.
ilk cevap benden gelsin:
“Bugün insan olarak ne kadar mükemmel yaratıldığımızı görmeye ve bu potansiyeli israf etmeden kullanmaya niyet ediyorum.“